Marmara Üniversitesi’nden Büyük Başarı: Genetik Kökenli Bağışıklık Sistemi Hastalıklarına Çığır Açan Buluş

featured

Genetik Bağışıklık Sistemi Hastalıkları ve Prof. Dr. Ahmet Oğuzhan Özen

Prof. Dr. Ahmet Oğuzhan Özen, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı olarak genetik kökenli bağışıklık sistemi hastalıklarına odaklanmış bir bilim insanıdır. Özen, son yıllarda yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine çekmiş ve CHAPLE Sendromu’nu tanımlayarak tedavisini bulmuştur.

Genetik Bağışıklık Sistemi Hastalıkları Nedir?

Genetik kökenli bağışıklık sistemi hastalıkları, doğuştan gelen genetik bozukluklar sonucu bağışıklık sisteminin normal işlevini yerine getirememesi durumunda ortaya çıkar. Bu hastalıklar, mikroplara karşı yetersiz yanıt verilmesine neden olur ve sık, ağır enfeksiyonlara yol açabilir. Ayrıca, bağışıklık sistemi kendi dokularına zarar verebilir ve tümörler ile otoimmün hastalıklara da zemin hazırlayabilir.

Teşhis ve Tedavi Süreci

Primer immün yetmezliklerin belirlenmesi için belirtilerin dikkatlice incelenmesi ve genetik testlerin yapılması gereklidir. Hastaların bağışıklık sistemindeki eksiklik ya da bozukluklar bu testlerle belirlenir ve tedavi planı buna göre oluşturulur. Tedavide immünoglobulin tedavisi, koruyucu antibiyotikler ve özgün ilaçlar kullanılabilir. Bazı durumlarda kemik iliği nakli ve gen terapisi gibi yöntemlere de başvurulabilir.

CHAPLE Sendromu ve Tedavisi

CHAPLE Sendromu, diğer genetik bağışıklık sistemi hastalıkları gibi nadir görülen bir hastalıktır. CD55 genindeki mutasyonlar sonucu ortaya çıkan bu sendrom, bağışıklık sisteminin aşırı aktivitesine ve bağırsaklardaki hasara yol açar. Prof. Dr. Özen, bu hastalığın tanısını koymuş ve tedavisini geliştirmiştir. Tedavinin etkinliği sayesinde hastaların sağlıklarına kavuşmaları mümkün olmuştur.

Prof. Dr. Ahmet Oğuzhan Özen’in çalışmaları, genetik kökenli bağışıklık sistemi hastalıklarına yönelik umut verici bir perspektif sunmaktadır. Özen’in önderliğindeki çalışmalar, hem bilim dünyasında hem de hastaların yaşamlarında önemli bir dönüm noktası olmuştur.